SİVAS İLİ DİVRİĞİ İLÇESİ
DİVRİĞİ İLÇE TANITIM
DİVRİĞİ İLÇE TANITIM
DİVRİĞİ İLÇE TARİHİ
Divriği
ve civarında, M.Ö. 2000'den itibaren çeşitli dönemlerde Hitit, Pers,
Makedon, Roma, Sasani, Pavlikian, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar hakim
olmuştur. Kente çeşitli dönemlerde verilen adlar kentteki kültür
birikimini göstermektedir: 'el-Abrig' (Arapça), 'Tephrice' (Tefrike,
Bizans), 'Difrigi' (Selçuk), 'Divrik' veya 'Divrigi' (Osmanlı).
Kent
Makedonya, Roma-Sasani, Bizans-Arap bölgeleri arasında bir sınır alanı
konumunda bulunmuştur. 9. yüzyıldaki Pavlikian (Paulicien, Ar.
Baylakani, Paulusçu) hakimiyeti bu sınır alanı konumun bir
göstergesidir. Kiliselere, ayinlere, ruhban sınıfına, vaazlara karşı
çıkan Paulusçuların Bizans merkezi yönetimi
tarafından
sapkın kabul edilmesi Araplarla müttefik olmalarını kolaylaştırdı.
Araplarla beraber Bizans'a karşı savaştılar. Önderleri Sergius, Abrik
(Divriği) kayalıklarındaki Tephrike (Divriği) Kalesi'nde surları ve su
yollarını tamir ettirmiştir. Malatya emirinden destek alabilmek için
Paulusçuların bir kısmı İslamiyet'e geçti.
Öte
yandan, Sergius'un oğlu Karbeas'ın yönetimindeki Tephrike monarklığı,
Bizans topraklarının en doğu noktasında, Arap topraklarının ise en
batısında yer alan tampon bölge olarak bağımsızlığını sürdürdü.
Pavlikianların Tephrike prensliğinin saldırgan mensupları,
9.
yüzyılın ikinci yarısındaki akınları sırasında Ankyra (Ankara),
Malegena (Eskişehir dolayları) ve hatta Efes'e kadar ilerledi. Bu
mezhebi ve mensuplarını ortadan kaldırmaya kararlı olan Bizans
İmparatoru Basileos,
çıktığı
askeri seferlerin ancak üçüncüsünde, 872 yılında, kartal yuvasını
andıran Tephrike Kalesi'ni zapt edebildi; destekçi Arap kuvvetlerini de
ortadan kaldırdı. Bu olay Kurdeşen mezarlığının kurulmasının
başlangıcıdır.
Bu
yenilgi Pavlikian mezhebi ve onun mensuplarının da sonunu getirdi.
Birçoğuna soykırım uygulanıp, kalanlar ise zorla Ortodoksluğa geçirilip,
Trakya'ya sürüldüler. Heterodoks Türkmenlerin 13. yüzyıldaki Babaîler
isyanı da daha önce Paulusçuların yaşadığı Divriği'nin içinde bulunduğu
Yukarı Kızılırmak havzasında ortaya çıktı.
Araştırmacılar
dualizm ve semavî kurtarıcı gibi bazı ortak inanç ögelerinden hareketle
bu isyanı bölgedeki geleneğin bir diğer dışavurumu olarak
değerlendirir. Bölgenin Kafkasya, İran ve Arap yarımadasi arasındaki
konumu ortaçağ ve öncesinde güney, doğu ve kuzeyden gelen düşünce
akımlarına açık olmasını doğurmuştur.
Divriği'nin
Türk devri, Oğuz beylerinden Emir Mengücek Gazi'nin kurduğu
Mengücekoğullarının Divriği kolunun tarihi ile özdeşleşmiştir.
Mengücekoğulları, ilk Anadolu Türk beyliklerinin en eskisi ve en uzun
yaşayanıydı. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'ndan
oluşan
külliyenin bânisi Ahmed Şah, Divriği Mengüceklerinin dördüncü
melikiydi. Divriği Mengüceklerinin herhangi bir savaşa karışmamış
olması, barışçı ve itaatkâr bir emirlik olduklarını düşündürtür. Konya
Selçuklu hükümdarı II. Kılıçarslan 1180'de Danışmendleri, Alâeddin
Keykûbad ise Mengücekoğullarının Erzincan-Kemah kolunu Ulu Cami'nin
temellerinin atıldığı 1228 yılında ortadan kaldırmıştı.
Divriği
Mengüceklerinin İlhanlı egemenliğine kadar hüküm sürdürmesi izledikleri
bu siyasetin başarısına bağlanır. Konya Selçuklularının hükümdarı
Alâeddin Keykûbad'ın adının Divriği Ulu Cami'nin portali üzerinde son
derece sıradışı bir biçimde Ahmed Şah'ın yapı kitabesinin üstünde
“Sultanü'l-azam Alâeddin Keykûbad'ın saltanatında” şeklinde geçmesi bu
özel konumu vurgular.
Külliye, Mengücekoğullarının Divriği ve civarındaki egemenliğini hoşgören Keykûbad'a bir hediye olarak değerlendirilebilir.
Divriği'de
ilk Anadolu Türk beyliklerinin en eskisi ve en çok yaşayanı Divriği
Mengücekleridir. Kentin Mengücek hakimiyeti İlhanlı Hükümdarı Abaka
Han'ın 1276-1277'de Memlük Sultanı I. Baybars'a karşı Elbistan'a
giderken Divriği'ye uğrayarak surları yıktırmasıyla sona ermeye
başlamıştır. Surların yıkılmasının ardından Selçuklu Sultanı III.
Alaeddin Keykubad Malatya kuşatmasından bir sonuç elde edemeyip
Divriği'ye gelince (1300-1301) burası disiplinsiz askerler tarafından
yağmalandı. Şehir daha sonra Kayseri ve Sivas yöresinde
Eretnaoğulları'nın hakimiyetine girdi. Kadı Burhaneddin ile Amasya Emiri
Hacı Şadgeldi Paşa arasındaki mücadelelerden faydalanan Memlükler
tarafından zaptedildi.
(1391).
Memlük Devleti'nin idari işleri bozulunca Yıldırım Beyazid 1398'de
Sivas, Malatya, Besni, Darende ve Divriği'yi Osmanlı topraklarına kattı.
Ancak Divriği yaklaşan Timur tehlikesinden dolayı 1401'de tekrar
Memlüklere verildi. Divriği Memlük hakimiyeti sırasında Halep eyaletine
bağlı pek de önemli olmayan ileri karakol durumundaydı. 15. yüzyılın
ikinci yarısında Uzun Hasan'ın, 16. yüzyılın başında Şah İsmail'in
kuvvetlerinin Anadolu'ya yönelik hareketleri sırasında Divriği korunaklı
konumundan dolayı saldırılara uğramadı. Divriği'nin kesin olarak
Osmanlı idaresine girişi, Yavuz Sultan Selim'in 24 Ağustos 1516
Mercidabık Zaferi'nden sonradır.
Divriği
Osmanlı idaresi altına girdikten sonra merkezle aynı adı taşıyan bir
sancak haline getirilip Vilayet-i Arab adıyla oluşturulan beylerbeyliğe
bağlandı. Daha sonra bu beylerbeylik dağıtılınca Divriği sancağı Sivas,
Amasya, Tokat bölgelerini içine alan Rum beylerbeyliğine dahil edildi.
16. yüzyılda Divriği sancağının Divriği ve Darende adlı iki kazası, bu
kazalara bağlı on iki nahiyesi bulunuyordu. Sancak 19. yüzyılda Sivas
sancağının bir kazası haline geldi.
Cumhuriyet
döneminde Sivas'a bağlı bir ilçe merkezi haline getirilen Divriği'nin
1927'de nüfusu 4789 idi. 1937'de önce demiryolu ulaşımına kavuşmuş,
ardından buradaki demir cevherinin 1939'dan itibaren çıkarılarak Karabük
Demir Çelik Fabrikası'na gönderilmesiyle hayat canlanmaya, nüfusu yavaş
yavaş artmaya başlamıştır. 1970'te 10.389 olan nüfus, 1985'te 15.974 ve
1990'da da 17.664'e ulaşmıştır.
Cumhuriyetin
ilk yıllarında Divriği tarihinde önemi bir yeri olan Nuri Demirağ,
Türkiye Cumhuriyeti demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerinden ve
cumhuriyet devrinin ilk sayılı milyonerlerinden, kardeşi Abdurrahman
Naci Demirağ ile birlikte Türkiye'nin sanayi kalkınmasında büyük işlere
atılmış ve iş hayatının yanında geniş ölçüde hayırsever olarak tanınmış
bir kişidir.
Nuri
Demirağ, 1886 yılında Divriği'de doğdu. Rüşdiye tahsilini Divriği'de
yapmış, ve öğretmen olarak aynı okulda çalışmaya başlamıştır. Ziraat
Bankası'nın açtığı bir sınavı kazanarak bu bankanın önce Kangal, sonra
Koçkırı şubelerinde çalışmıştır. Maliye Bakanlığı'nın bir sınavıyla
bankacılıktan maliye hizmetine geçmiş, İstanbul'a gelerek memur olarak
çalışmıştır. 1918-1919 yıllarında Maliye müfettiş olmuştur.
İstanbul'da
yaşarken Divriği ile ilişkisini kesmemiştir. Önce “Türk Zaferi” adını
verdiği bir sigara kağıdı çıkarmış, daha sonra Türkiye Demiryolları ve
Şoseleri ile başladığı imar işine geçmiştir. Fevzipaşa-Diyarbakır,
Afyon-Antalya, Sivas-Erzurum, Irmak-Filyos hatlarında 1012 kilometrelik
demiryolu yaparken, diğer inşaat işlerine de başlamıştır. Bursa'da
Sümerbank'ın Merinos, Karabük'te Demir ve Çelik, İzmit'te selüloz,
Sivas'ta Çimento fabrikası, İstanbul'da hal binası ve Eceabad hava
yolunu yapmıştır.
Nuri
Demirağ, 1936 yılında havacılık sanayinin ilk temellerini atmaya
başladı. Beşiktaş Barbaros Hayrettin İskelesi'nin yanında Tayyare Etüd
Atolyesi'ni kurdu. Daha sonra Yeşilköy'de Elmas Paşa Çiftliği'ni tayyare
meydanı haline getirdi. 1937-1938 yılı içinde Türk hava Kurumu 10 okul
uçağı ve 65 planör siparişinde bulundu. İstanbul fabrikalarında yapılan
ilk yerli Türk uçağı, 1941 yılında Divriği'ye deneme uçuşu yapmıştır.
Nu.D.38 tipi yolcu uçağı tamamen Türk mühendis ve işçilerinin ortaya
çıkardıkları Türk tipi bir uçaktır.
DİVRİĞİ İLÇE COĞRAFYA
a) Divriği'nin yeri
Divriği
yukarı Fırat havzasının İç Anadolu sınırı yakınında Sivas İlinin
güneydoğusunda yer alır. İlçe, Fırat Nehri'nin bir kolu olan Çaltı çayı
vadisi kenarında dar bir ova içinde kurulmuştur. Jeolojik yapısı 2. ve
3. zaman izlerini taşır.
İlçenin
yüzölçümü 2781, 56 km. karelik bir alanı kaplar. Doğusunda Ilıç ve
Kemaliye, batısında Kangal, kuzeyinde İmranlı ve Zara, güneyinde
Arguvan, Arapkir, Hekimhan İlçeleri ile çevrilidir. Divriği çok dağlık
bir bölgeyi içine almaktadır. Dağlar arasında dik ve derin vadilerde
Fırat'ın küçük kolları akmaktadır. Arazi çıplak ve vahşi görünüşlüdür.
Yüksekliği
deniz seviyesinden ortalama 1225 metredir. Yüksek dağlarla çevrili
olması ulaşımda zorluklar meydana getirir. İlçenin dış bağlantısı belli
bazı geçit ve yollarla mümkün olmaktadır.
b) Yeryüzü Şekilleri
Dağları:
Divriği, Torosların kuzeydoğuya açılan ve Doğu Anadolu dağlarıyla
birleşen kollarının belirlediği dağlık bir alanda yeralır. İlçe alanının
kuzey kesimini Tecer dağlarının uzantısı olan Çengelli Dağı (2596 m),
Delidağ (2150 m), Efendi, Göldağı ve Akdağ, güneyini Yama, Demirli,
Geyikli Dağları, güneydoğusunu Sarıçiçek, doğusunu Iğımbat Tepesi ve
batı kesimini Dumluca oluşturur. İlçenin güney sınırında volkanik
kökenli Yama Dağı (2631 m) bulunmaktadır.
Yaylaları:
Başlıca yaylaları; Yama, Sarıçiçek, Göldağı, Eğrisu, Demirli ve Dumluca
olmakla beraber birçok köyün kendine ait yaylaları vardır. Dağların
yüksek, serin ve yaylacılığa elverişli şekilde otlaklarla kaplı olması,
ayrıca toprak veriminin düşüklüğü de hayvancılığı ön plana çıkarmıştır.
Geçitleri:
Arapkir-Divriği arasında Mamahar Geçidi, Sincan Nahiyesi ile Kangal
arasında Kısıkbel (Kızbeli) Geçidi, Divriği-Kangal arasında Karasar ve
Karabel Geçitleri ve Eğin (Erzincan) ile Divriği arasında Sarıçiçek
yaylası olarak da bilinen Ortaköy Geçidi ve Karageban (Gedikbaşı) Geçidi
ile ilçeye bağlantı sağlanır.
c) Akarsular
İlçenin
en önemli akarsuyu Kangal ilçesi Karagöl dağlarından doğan Çaltı
Suyudur. Bu su Kemaliye ilçesi topraklarından Karasu'yla karışarak Keban
Barajı Gölü'ne dökülerek Fırat Nehri'ne karışır. Sulamada fayda
sağlayan bu suyun kollarıdır. Bunların en önemlileri Sincan ve Hamu
Dereleri ile Nıh Çayı ve Palha Çayı'dır. 1992 yılında Mursal Barajı'nın
açılmasıyla birlikte ilçenin sulama olanakları artmış, böylece suya olan
gereksinim büyük ölçüde giderilmiştir.
d) İklim
İlçede
Karasal iklim özellikleri görülür. Kışları çok karlı ve soğuk, yazları
sıcak ve kurak geçer. İlçenin bazı dağlarında Meşe, Ardıç ve Çam türü
seyrek orman alanları mevcuttur.
e) Nüfus
Divriği
İlçesi, ilin diğer ilçelerine göre dış göçün fazla olduğu bir bölgedir.
Ulaşım ağının kenar noktasında yer alması ilçeyi oldukça cansız bir
hale getirmiştir. İş alanlarının yetersiz olması dışa göçü gün geçtikçe
arttırmaktadır. 1985, 1990 ve 2000 yılı sayım sonuçları bu durumu
göstermektedir.
1985
sayımına göre ilçenin toplam nüfusu 38.531'dir. İlçe merkezinde 16.331
kişi, köy ve bucaklarda 22.200 kişi yaşarken bu durum 1990 yılındaki
sayımda büyük değişiklik göstermiştir. İlçede 1990 genel nüfus sayımına
göre 32.719 kişi yaşıyordu. 17.664 kişi ilçe merkezinde, 15.055 kişi
bucak ve köylerde bulunmaktaydı. 2000 genel nüfus sayımına göre ilçenin
toplam nüfusu, 23.313'tür. Bunun 14.429'u ilçe merkezinde, 8.884'ü ise
ilçeye bağlı köy ve bucaklarda yaşamaktadır.
DİVRİĞİ İLÇE ULAŞIM
DİVRİĞİDE ULAŞIM
Hava Yolu ile ulaşım:
Sivas'a
Ankara ve İstanbul'dan düzenlenen uçak seferleri sonrasında yaklaşık üç
saatlik kara yolu ile Divriği'ye ulaşım sağlanabilmektedir.
Sivas-Divriği arası ortalama saatte bir hizmet veren iki adet minibüs firması bulunmaktadır.
* Divriği Özlem Tur
* Divriği Birlik
Demir Yolu ile Ulaşım:
1937 yılından bu yana hizmet vermekte olan Demir yolu ile Divriği'ye ulaşım direk olarak sağlanabilmektedir.
www.tcdd.gov.tr
Kara Yolu ile Ulaşım:
Divriği'ye kara yolu ile ulaşım Kangal veya Zara yolları üzerinden iki farklı alternatifle gerçekleşmektedir.
Ankara-İstanbul –Divriği arası hizmet veren bazı ulaşım firmalarının detayları ise şu şekildedir:
* Divriği Nazar Tur
* Sivas Huzur Turizm
Bölgedeki
konaklama imkânları sınırlı olmakla birlikte, Belediye Oteli ve
Öğretmen Evi gibi iki farklı alternatifte konaklama sağlanabilmektedir.
Divriği
Belediye Oteli kentin girişinde kale manzarasını tercih eden
ziyaretçiler için uygun bir seçenekken, Öğretmen Evi kent merkezine
yakın olması nedeni ile tercih edilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder